25 Mart 2012 Pazar

Taş ocağından müzede yaşama


Taş ocağından müzede yaşama

Emrah Solmuş, Mardin'de 10 çocuklu bir ailede büyüdü, ailesine yardım için taş işçiliği yaptı. Bir gün keşfedildi ve şu anda Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde burslu olarak okuyor. Yeni hayatını İstanbul Grafik Sanatları Müzesi'nde sürdüren Solmuş'a, şimdi 'harika çocuk' diye bakılıyor
Emrah Solmuş, geçen yıla kadar Mardin'de babasına ait bir atölyede taş işçiliği yapıyordu, 10 çocuklu bir ailenin en büyük erkek çocuğuydu. Şimdiyse İstanbul'da bir müzede yaşıyor. Kendisine ait bir suiti var ve mutfağına giderken bile Burhan Doğançay ve Ekrem İnan gibi önemli sanatçıların tablolarını görüyor. O, Türkiye'nin en iyi sanatçılarından biri olarak yetiştirilmek üzere eğitiliyor. 21 yaşındaki bu genç, şimdi hayatını "Rüyamda görsem inanmazdım," diye anlatıyor. Her şey iki yıl önce, 1994-1995'te Mimar Sinan Üniversitesi'nin dekanlığını yapan ve Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar bölümünün kurucusu olan Süleyman Saim Tekcan'ın Mardin'e gitmesiyle başladı. Bu karşılaşmadan bir ay önce televizyonda verdiği küçük bir söyleşi aracılığıyla Tekcan'ın adını duyan Emrah Solmuş, o an eline geçen küçücük bir kağıda bu adı not etmişti. Mardin'in Dara köyündeydi ve televizyonda konuşan kişiyi nasıl bulacağını bilmiyordu. Yayın sırasında televizyonun görüntüsü bozulduğu için, üniversitenin adını bile alamamıştı. 

DESENLERİNİ ÇOK BEĞENDİ Zamanını tüm kardeşleri gibi insan boyunda figürler, bahçe heykelleri yaparak geçiren Solmuş, bir gün duvara asılmış bir afiş gördü. Afişte Süleyman Saim Tekcan'ın Mardin'e söyleşi için geleceği yazıyordu. Birden not ettiği isim geldi aklına. Söyleşi günü, onunla karşılaşmak için kapıda beklemeye başladı. Elinde desen defteri ve yaptığı heykellerin fotoğrafları vardı. O güne kadar tek hayali Eğitim Fakültesi'ne girmek ve belki de bir resim öğretmeni olmaktı. İşte o gün, bu küçücük hayaller birden büyüdü. Yüzlerce sanatçı yetiştiren Tekcan, Emrah Solmuş'un desenlerini çok beğendi. Taş ocağında onu ve ailesini ziyaret etti. Ardından da okul bitince İstanbul'a gelerek Güzel Sanatlar Fakültesi sınavlarına hazırlanmasını teklif etti. Üsküdar'da kurduğu İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi'nde sanatçıların kalması için hazırlanan suit odalardan birini ona açtı Tekcan. Solmuş'un geçen yıl yerleştiği odası, resim atölyesinin hemen yanındaydı. Müzenin duvarlarında Türkiye'nin en ünlü ressamlarının tabloları asılıydı. Bu müzede yaşarken, bir yıl boyunca yetenek sınavına hazırlandı ve Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ni tam burslu olarak kazandı. Solmuş, "İnanılmaz bir hayatın içinde buldum kendimi, büyülü bir yerde gibiyim," diye anlatıyor yaşadıklarını. Emrah Solmuş'un dünyaya açılabilmesi için dört yıl boyunca İngilizce ders alabileceği eğitim imkanları da hazırlandı. Solmuş şimdi atölyede çalışıyor ve Tekcan'ın resimlerinin üç boyuta taşınması için asistanlık yapıyor. Sanat dünyasının içinde yetişirken, Türkiye'nin en ünlü sanatçılarıyla birlikte vakit geçiriyor. Mardin'deki atölyelerinde çalışan kardeşi de sınavlara girmek üzere hazırlanıyor. Onun çizimleri de şimdiden pek çok kişiyi şaşırtıyor.

BÜYÜK BİR SANATÇI OLACAK
Süleyman Saim Tekcan - Fevziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları Güzel Sanatlar Fakültesi Onursal Başkanı): "Ben 50 yıldır yetenekli insanları yetiştiriyorum. Mimar Sinan, Yeditepe ve Işık Üniversiteleri'nin Güzel Sanatlar bölümlerinde hep yeteneklerin değer kazanmasını sağladık. Mardin'e söyleşi için gittiğimde Emrah Solmuş ile karşılaştım. Bir taş ocağında çalışıyordu ve taş oymayı iyi biliyordu. Ancak eksikleri vardı ve bir dünya sanatçısı olmak için bu eksiklerinin tamamlaması gerekiyordu. Güzel Sanatlar Fakültesi'ne hazırlanma aşamasında kendisine yardımcı olacağımı söyledim. Azmi beni etkiledi, heyecanı da gelecek için umut verdi. Hazırlık sürecinde ders almasına destek oldum ve girdiği bütün sınavları kazandı. Fakültede okurken aynı zamanda yabancı dil eğitimi alması için ona destek oldum. Sanatçıların kalabilmesi için müze içinde yaptığım dairelerden birinde yaşamaya başladı. Hiç şüphem yok ki Türkiye'nin en büyük sanatçılarından biri olacak. Biz de gökten zembille inmedik. Devletin parasız okullarında yetişerek bir sanatçı kimliği edindik. Bu nedenle genç yeteneklere kapı açılması gerektiğine inanıyorum. Ancak Batı ölçeğinde bir sanatçı olmak için yetenek yeterli değildir; hazırlanmak, çalışmak gerekir. Zeka ve kültür önemlidir. Onun eksiklerini, eğitimi tamamlayacak. Heykeltıraş olabilir, Mardin'e dönüp sanatını orada sürdürebilir, İstanbul'da kalabilir, gravür yapabilir ya da ressam olabilir. Yolunu kendi çizecek ama ben çok yönlü bir sanatçı olacağını düşünüyorum ve onu yalnızca öğrenci olarak görmüyorum, bir sanatçı arkadaşım olarak bakıyorum. İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi'nde sanatsal bir alışverişi içindeyiz." 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder