Paylaş
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., şehir tarihçiliğine katkıda bulunmak için hazırladığı İstanbul’un Yüzleri serisinin bir başka ilgi çekici kitabı olan “İstanbul’un 100 Hamamı”nı okuyucunun ilgisine sundu.
Araştırmacı-yazar Akif Kuruçay tarafından serinin 46. kitabı olarak hazırlanan eser, zamanın yıpratıcı etkisine, modern hayatın yıkıcı hızına, ilgisiz politikalara ve duyarsızlığa rağmen ayakta kalmayı başarabilmiş tarihi İstanbul hamamlarını tanıtmayı amaçlıyor. İstanbul hamamlarından 100 tanesine ait bir seçkiden oluşan kitap, tarihi hamamları bazen mimari özellikleri, bazen mimarları, bazen de kitabeleriyle ele alıyor.
Kitaptan ilginç detaylar:
Kuşluk Hamımında önceliği kapıya asılan havlunun rengi belirlerdi: Eski İstanbul’da saray ve konaklardaki özel hamamların yanı sıra, mahallelerde halka açık hamamlar bulunurdu. Halk hamamlarının çoğu çifte hamamdı, yani kadınlar ve erkekler ayrı hamamları paylaşırdı. Kuşluk hamamı denilen tek hamamlarda ise kapıya asılan havlunun renginden o günün kadınlara mı yoksa erkeklere mi ayrıldığı anlaşılırdı.
Dinlere göre hamam farkı: İmparatorluk İstanbul’unun hamamları yalnızca cinsiyete değil, aynı zamanda dinlere göre de ayrılırdı. Gayrimüslimlerin hamamlarında birer havuz olurdu, Türk hamamlarında ise bu tarz uygulamalara yer verilmezdi.
Erkekler için kahvehane neyse kadınlar için hamam oydu: Osmanlı döneminde hamamların kullanılma biçimi, mahalle kahvehanelerinin kullanılma biçimiyle paralellik gösteriyordu. Tıpkı erkeklerin sosyal hayatını renklendiren kahvehaneler gibi, hamamlar da, birincil işlevinin dışında, kadınlar evreninde sosyalleşme, haberleşme ve eğlence mekânları olarak kabul görmüşlerdi. Sabah saatlerinde girilen hamamlardan akşamüzeri çıkılması bunun bir sonucudur.
Kullanılan araç ve gereçler sosyal statüyü belirlerdi: Özellikle Tanzimat sonrasında kadın zevkinin en ince detaylara işlediği hamam araç ve gereçleri etnografik bir hazine niteliğindeydi. İpek peştemallar, futalar, fildişi oymalı taraklar, oyalı bohçalar, dantel işlemeli havlular, tombak imbikler, maşrapalar, bakır taslar, kirdenler, lengerler, gülabdanlar, sedef kakmalı nalınlar, damgalı sabunlar başta olmak üzere hamamda kullanılan tüm enstrümanlar, estetik bütünü tamamlayan kusursuz sanat eserleriydi. Bu eşyalar yapıldıkları malzemelere ve sergileniş biçimlerine göre, kadınların içinden geldiği sosyal tabakayı yansıtan rekabet objeleriydi.
Kuşluk Hamımında önceliği kapıya asılan havlunun rengi belirlerdi: Eski İstanbul’da saray ve konaklardaki özel hamamların yanı sıra, mahallelerde halka açık hamamlar bulunurdu. Halk hamamlarının çoğu çifte hamamdı, yani kadınlar ve erkekler ayrı hamamları paylaşırdı. Kuşluk hamamı denilen tek hamamlarda ise kapıya asılan havlunun renginden o günün kadınlara mı yoksa erkeklere mi ayrıldığı anlaşılırdı.
Dinlere göre hamam farkı: İmparatorluk İstanbul’unun hamamları yalnızca cinsiyete değil, aynı zamanda dinlere göre de ayrılırdı. Gayrimüslimlerin hamamlarında birer havuz olurdu, Türk hamamlarında ise bu tarz uygulamalara yer verilmezdi.
Erkekler için kahvehane neyse kadınlar için hamam oydu: Osmanlı döneminde hamamların kullanılma biçimi, mahalle kahvehanelerinin kullanılma biçimiyle paralellik gösteriyordu. Tıpkı erkeklerin sosyal hayatını renklendiren kahvehaneler gibi, hamamlar da, birincil işlevinin dışında, kadınlar evreninde sosyalleşme, haberleşme ve eğlence mekânları olarak kabul görmüşlerdi. Sabah saatlerinde girilen hamamlardan akşamüzeri çıkılması bunun bir sonucudur.
Kullanılan araç ve gereçler sosyal statüyü belirlerdi: Özellikle Tanzimat sonrasında kadın zevkinin en ince detaylara işlediği hamam araç ve gereçleri etnografik bir hazine niteliğindeydi. İpek peştemallar, futalar, fildişi oymalı taraklar, oyalı bohçalar, dantel işlemeli havlular, tombak imbikler, maşrapalar, bakır taslar, kirdenler, lengerler, gülabdanlar, sedef kakmalı nalınlar, damgalı sabunlar başta olmak üzere hamamda kullanılan tüm enstrümanlar, estetik bütünü tamamlayan kusursuz sanat eserleriydi. Bu eşyalar yapıldıkları malzemelere ve sergileniş biçimlerine göre, kadınların içinden geldiği sosyal tabakayı yansıtan rekabet objeleriydi.
Hürrem Sultan için yaptırılan hamam: Sultanahmet Camisi ve Ayasaofya Müzesi arasında Türk hamam mimarisi açısından en görkemli yapılarından olan Haseki Hürrem Sultan Hamamı, İstanbul'daki mevcut en büyük Türk hamamıdır. Bu hamam Kanuni Sultan Süleyman tarafından eşi Hürrem Sultan adına 1556 yılında Haseki Külliyesi'ne gelir sağlamak amacıyla Mimar Sinan'a yaptırıldı. Yüzyıllarca hamam olarak hizmet veren bina, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra bir süre atıl durumda kaldıktan sonra değişik zamanlarda farklı amaçlar için kullanıldı. Renovasyon çalışması 2010'da tamamlanan bina, Ayasofya Hamamı ismiyle tekrar hamam olarak hizmet vermeye başladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder