Haliç kıyısında Kadir Has Üniversitesi’ndeki Rezan Has Müzesi’nde tam da baharı muştulayan bir sergi var: ‘Işığın Ressamı Nazmi Ziya Güran’. Nazmi Ziya’nın resimleri tıpkı bahar gibi, ışık ve neşe saçıyor, huzur ve mutluluk veriyor.
19. yüzyıl izlenimcilik (empresyonizm) akımının bu topraklardaki öncü ve en yetkin isimleri arasında başı çeken Nazmi Ziya, çoğu kez açık havaya kurduğu şövalesiyle en çok güneşin parıltısından etkilenmiş ve gün içerisindeki ışık değişikliklerini tuvaline yansıtmış. Fırçasınıİstanbul’un park/bahçe ve kırlarında, sahil ve rıhtımlarında dolaştırırken izleyiciyi de 1930’ların İstanbul’una götürüyor. Horhor’daki baba evinde, Çamlıca’da, Süleymaniye’de ya da Fındıklı’daki geniş camlı atölyesinde, Boğaziçi’nde, Haliç’te, deniz kıyılarında, kentin tepelerinde, sokaklarında, işgal yıllarında ya da Cumhuriyet coşkusunun en yoğun olduğu dönemde her şeyiyleİstanbul’un bir parçası, gözlemcisi ve tanığı.
Sergide eserleri sınırlı sayıda olan büyük ustanın çeşitli koleksiyonlardan derlenen 63 tablosu yer alıyor. En büyük katkı 11 tabloyla MSGSÜ İstanbul Resim Heykel Müzesi Koleksiyonu’ndan gelmiş. Zaten sergideki en büyük (88x272 cm) tablo ‘Salacak Sahilinde Yelkenli Mavnalar’ dahil serginin en çok dikkat çeken tabloları da bu koleksiyondan. Hem teknik hem de resimsel kalite olarak...
‘Işığın Ressamı: Nazmi Ziya’, Rezan Has Müzesi’nde şimdiye kadar açılan ilk büyük tek sanatçı sergisi. Müze müdürü Ahu Has, eşi Can Has’la birlikte Türkiye’nin önemli koleksiyonerlerinden ve Nazmi Ziya da en çok sevdikleri ressamların başında geliyor. “Zaten Türk resim sanatı koleksiyonu yapan herkeste bir tane mutlaka vardır. Bizde beş adet var” diyor Ahu Has, “Çok ilgi çekeceğini düşündük. Arkadaşlarımıza sorduk, ‘Böyle bir sergi yapsak verir misiniz?’ diye. ‘Tabii ki’ dediler. Sorduklarımızın yüzde 99’u ikinci bir rica gerektirmeden bizimle eserlerini paylaştılar. Bu çok önemli. Çünkü insanların bize ve müzemize güven duyduğunu gösteriyor. Nazmi Ziya’nın sadece 300 resmi var ve müzayedelerde eserleri 1 milyon liranın üzerinde fiyatlara satılıyor. Ayrıca Mimar Sinan’ın rektörü Yalçın Karayağız’a da çok teşekkür ediyorum buradan. Çok destek oldular bize.”
Ahu Has’a göre Nazmi Ziya’nın resimlerinde huzur, romantizm ve müthiş bir şiirsellik var. “Biraz tekniğini araştırınca izlenimciliğin ne demek olduğunu, klasik resimden farkını okuyup araştırdıktan sonra, o gözle bakınca çok etkileniyorsunuz” diyen Has, müzede her sene bu tarz bir sergi planladıklarını belirtiyor. Zira uzmanlık alanını ‘Haliç medeniyetleri’ olarak belirleyen Rezan Has Müzesi’nin daimi sergi salonu, ‘Neolitik’ten Selçuklu’ya Sessiz Tanıklar’ başlığı altında arkeolojik bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Üç yıldır devam eden bu sergi 20 Mayıs’ta sona erecek ve ardından Ahu Has’ın verdiği bilgiye göre çok özel Urartu takıları sergisi açılacak. Nazmi Ziya’dan önce Rezan Has’ta ‘Türk Resminin Asırlık Öyküsü’ başlığıyla iki büyük karma sergi açılmıştı.
Hoş bir tesadüf, izlenimciliğin dünyadaki en büyük ismi VanGogh’un eserlerinin dijital versiyonları Karaköy Antrepo No: 5’te sergileniyor. ‘Türk Van Gogh’u’ diyebileceğimiz Nazmi Ziya ise orijinal haliyle Haliç kıyısında Rezan Has’ta karşımızda. İkisini de görüp kıyaslama yapmak serbest!
‘Işığın Ressamı: Nazmi Ziya Güran’ sergisi 17 Nisan’a kadar Rezan Has Müzesi’nde.
Molla Gürani soyundan
1881’de İstanbul’da doğan Nazmi Ziya Güran, Fatih Sultan Mehmet’in hocası Molla Gürani’nin soyundan gelir. İlk resim derslerini Hoca Ali Rıza’dan alan sanatçı, aile baskısı nedeniyle önce Mülkiye Mektebi’nde okudu, babasının ölümünün ardından dönemin sanat okulu Sanayi-i Nefise’ye girdi. O dönemde üç aylığına İstanbul’a gelen Fransız ressam Signac’tan etkilenir. 1908’de okulu bitirince resim eğitimi için Paris’e gider, 1913’e kadar orada çeşitli hocalardan ders alır. Okuldayken izlenimci anlayışı benimseyen Nazmi Ziya, Paris’te de bu doğrultuda hareket eder ve Paris sokakları, Seinne Nehri kıyılarının resmini yapar. Türkiye’ye dönünce resim öğretmenliği, bir süre Sanayi-i Nefise’nin müdürlüğünü yapar. 1937’de genç yaşta ölür. Yaşamı boyunca izlenimciliğe bağlı kalan Nazmi Ziya, bu akımınTürkiye’deki öncü ve en yetkin isimlerinin başında gelir. Noktacılık ilkeleri doğrultusunda ‘mavi, yeşil ve mor’dan oluşan soğuk; ‘kırmızı, turuncu ve sarı’dan oluşan sıcak renkleri tuvalde birbirine karıştırmadan ufak fırça darbeleriyle tuvale uygular. Çoğu kez açık havada çalışır ve ışık değişikliklerini betimler.
Kaynak:http://www.radikal.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder